Yokluğunun yükünü şu dolabın üstüne koyalım mı? Önce bir sileyim orayı ben, tozludur. Diyecek kadar da titizdim. Ben sabrederken çok iş , güç yaparım. Mesela mutfakta daha çok vakit geçiririm , özenle yaptığım yemeklerin içine sevgimle birlikte seni de katmayı ihmal etmem. Üzgünüm fakat tatlı yapmıyorum. Benim ne tatlı yiyecek halim , ne de tatlı tatlı konuşucak halim var. Ev süpürmüyorum artık , süpürdüğüm de çabuk bitiyor. Gırgır kullanmayı tercih ediyorum. İşim ne kadar geç biterse o kadar azalırsın diye düşünüyorum ama yok bir kere üzüntümden perdeyi öpmüştüm. Biri karşında resmini öptümde yattım diyince ona , “de” ayrı diyebilir misin ? “De” ayrı ama ben öldüm orda , tam de’nin ayrıldığı boşlukta. En sevdiğin şarkıyı açıp başka odaya geçince orda bir anlar gibi olmuştum. Evleri çok seviyorum fakat durulmuyor bazen içlerinde.Televizyon bile ağlama değmez hayat diyor , ben yoo diyorum. Ben kazanırım.
Ben kaynana olsam gelinim kesin beni döverdi. Şu an üzüldüm. Vicdansız kadın. Belki onunda haklı sebepleri olabilir ama dövmek olamaz. Ev bile benden bıkmış olmalı , ona bu kadar güzel bakarken bir şarkı çalarken odanın fotografını çektim, şarkı çıkmadı.
Şarkılardan da terk aldım. Terk-i diyar eylemek istiyorum olmuyor. Ben mi başaramıyorum ? Terk etmek bana göre değilmiş anladım. Ama olmaz bir kere de beni versinler ellere, seni vursunlar? Heh kabul edemezsin işte.
Neden olmaz ? Çünkü senin abartı bulduğun her şeyi ben midemin içinde yaşıyorum. Benim aciz vücudum elbet bir gün toprak olacaktır. Ama sen neden öyle yaptın?
En iyisi duvarlara şey yazmak , “herşeyin bedeli var.”