Bir kısmı yosun tutmuş gibi.
Birikmişlikler var. Kat kat giyinmene rağmen üşümen , rüzgârlı havada şemsiye açman , güneşli havada etrafa kısık gözlerle bakman ya da bakamayışın gibi.
40 yıl kahvenin de , 40 yıl hatrı olduğunu söylüyorlar. Hatrı kalıyor mu bilmem.
Hatrı sayılır kahve içmek mühim mesele. Hatrı sayılı insansa eğer , 40 yıl da uzun zaman.
Bugün kahve içersin , yarın konuşmayı kesersin. İnsan bu , bakalım kalır mısın hatırında 40 yıl.
Arkadaşınla güzel bir gece geçirmişsindir. Sabahlara kadar süren hoş sohbet sonrası artık eve gitmen gerektir ve aşırı yağmur yağdığı için bu zor olucaktır. Seninle , hoş sohbet edip şemsiyesini paylaşan arkadaşınındır belki de 40 yıl.
Öyle yazılışı ve okunuşu kolay. Bir de yaşasak , ah yaşayabilsek.
Tüm bunlar tutan yosun, denizin dalgasından yüzeye ne zaman çıkar ? Çıkar mı ?
Çıkarsa seviniriz , çıkmazsa yaşamaya devam.
Yaşam standartlarımızı aşan , yaşam standartlarımızın da ötesinde hayallerimize kavuşabilmeyi arzulamak gibi bir şey sanırım. Hayal kurmayı her ne kadar arzulamasamda , kendimi hayal kurarken buluyorum. Hayallerin suya düşüsünü izlemek beni bir hayli üzüyor.
Hayaller demişken , hayallerimizin de bir çoğu yosun gibi değil mi ?
Hayal ediyorsun , yosunlaşıyor orada öylece duruyor haftalar , aylar hatta yıllar geçiyor. Duruyor. Gerçekleştiğinde ise yüzeye çıkıyor. İşte bu diyoruz önce bir şükür ediyoruz , hayalimizi yaşamak bizi çok mutlu ediyor. Yaşam standartları dediğimiz ne varsa aşmış oluyoruz.
Hayalleri içinde 40 yıl kahve içme derdi var mıdır acaba ? Güzel dostluklar getireceğine inanan ? İnanmayıp ama inanıyormuş gibi davranan ?
Yaz akşamı cafede oturduğun bir dostunun sana içini açıp ağlaması ve kalkıp ona sarılman. Tam da , biriken tüm sıkıntıların geldiği çözüm noktası burada ki sevgidir. Bir insanın içini açmasından , duygularını aktarmasından daha naif ne olabilirdi ki ? Olabilir miydi ?
Belki de 40 yıl.
Evet evet , 40 yıl burası işte , bu nokta kahvesiz ama tam 40 yıl. Akıldan çıkmayacak. Çıkması mümkün olmayacak ne ağladığını , ne sıkı sıkı sarılışı , ne de o an paylaşılan duygular unutulmayacak.
Çünkü naif.
İnce sevgisi.
Duygusu içten içe , ‘içimde.’
Bir bakışın anlattığı da çok şey olabiliyor. Şey diyorum tarif edemiyorum. Bakıyor , gözlerinden anlıyorsun. Öyle bir his ki , karşılıklı yaşadığın ne varsa , ne demek istediğini duygularını gözlerine yansıtıyor ve anlıyorsun. İnsanlar olarak ne kadar çok naçizane duygularımız var.
Kat kat giyiniyoruz ama üşüyoruz.
Ne çok birikmişlik var.
40 yıl daha…